Günümüzde dört ilçeyi (Orhaneli, Keles, Büyük Orhan, Harmancık) kapsayan Dağ Yöresi, Osmanlı döneminde Atranos kazasına tabi olarak idare edilmekteydi. 1913’de yapılan bir değişiklikle Atranos, Orhaneli adıyla idari literatüre girmiştir. Osmanlı devlet adamlarının zaman zaman Dağ Yöresi hakkında hazırladığı raporlar, yöremizin tarihi, sosyo-ekonomik yapısı ve idari düzenine dair önemli bilgiler vermektedir. Bu raporlar, gereği gibi analiz edilip anlaşıldığı takdirde Dağ Yöresi’nin geleceğine dair aydınlatıcı veriler sunacaktır.
Yazımız, Orhaneli kazasının bağlı bulunduğu Hüdavendigar Vilayeti Valisi Hakkı Beyin, Orhaneli kazası hakkında Dâhiliye Nezareti’ne sunduğu 4 Nisan 1916 tarihli rapor hakkındadır. Hakkı Bey, raporunda Orhaneli özelinde Dağ Yöresi hakkında çarpıcı bilgiler vermektedir. Vali beyin günümüz Türkçesine çevrilen raporunda şu bilgiler verilmektedir:
“Orhaneli kazasına yaptığım seyahatte kaza merkezinde hükümet dairesi olarak kullanılan binanın ihtiyaca kafi gelmesi bir yana bir tehlike anında yakta kalamayacağına kanaat getirerek binanın tahliyesine karar verdim. Kaza merkezinde 15 sene evvel yapılan ve şu anda askeriyece depo olarak kullanılan bir binanın ufak bir tadilatla hükümet binası olarak kullanılmasını uygun buldum.
Orhaneli’de 214 pare köy ile 46 bin nüfus bulunmaktadır. Köylerden 8’i 100 haneden fazla, 40 kadarı da elli yüz hane olup gerisi daha küçük köylerdir. Ahali kâmilen Müslüman olup, kazada tek bir Hristiyan dahi yoktur. Fakat kazada zanaat namına bir şey kalmamıştır. Gayet ilkel bir tarzda ziraat ile odunculuk ve pek az da arıcılık mevcuttur.
Merkez kaza olan Beğce’de 250 kadar hane ile bakkal, berber, fırın ve manifaturacı olmak üzere toplam 15 dükkân ile biri 6 sınıflı erkeklere ve diğeri kızlara mahsus olmak üzere iki mektep mevcuttur.
Köylerde 4 mektep kalmış. 8 köy mektebi, muallimlerinin kısa dönem askerliğe tabi olup gitmesinden dolayı kapanmıştır. Köylerin birçoğunda imam yoktur. Olan imamların da okuyup yazmaları var yok derecesindedir.
Kazanın adliye teşkilatı yoktur. Bu durum, Adliye Nezareti’ne, yolları ve ormanları hakkındaki durum da Nafia, Ticaret ve Ziraat Nezaretlerine bildirildi.
Kaza kaymakamı Mustafa Nazım Bey, iki seneden fazladır memuriyette bulunuyor. Kendisi bu güne kadar 5-10 köyü bile gidip görmemiştir. Kendisinin Hükümet Dairesi’ne geç gelip erken çıktığı güvenilir kişilerden öğrenilmiştir. 42 yaşında olan kaymakam beyin bu yaşta daha fazla faal olması beklenirken kendisinin durgun olduğu görülmüştür.
Kazada eczahane olmayıp, bir belediye tabibi vardır. Kaza nüfusunun % 95’i frengi illetine maruz kaldığından buraya bir iki seyyar frengi tabibinin tayinine ve bu illetin tedavisi için esaslı bir mücadele teşkilatının kurulmasına ihtiyaç vardır. Tabipler gönderilir ise köylerdeki erkek ve kadın nüfus tedavi edilebilir, böylece frengi illetinin tahribatı ve yayılması önlenebilir.”
Çanakkale Savaşları’nın hemen akabinde hazırlanan rapor, Dağ Yöresi’nin perişan halini göstermesi bakımından acıklı ve de düşündürücüdür. Çanakkale’de en çok şehidi veren Dağlılar, canlarıyla ve kanlarıyla ülkesini kurtarırken kendi memleketlerini sefaletten, yoksulluktan ve geri kalmışlıktan kurtaramamıştır. Bizler, atalarımız gibi çaresiz ve yoksul olamayız. Yöremiz, Atranos gibi geri kalmış ve sahipsiz olamaz, olmamalı.
Doç.Dr. Celil BOZKURT
Osmanlıdan günümüze kadar dağ yöresine hizmet veren yok. Bizden sadece istenmiş. Bizde devletimiz için olan fedakarlığı yapmaktan geri durmamış fazlasını vermeye gayret etmişiz. Ancak bu durum bizi yönetenler tarafından ya görülmemekte yada görülmek istenmemektedir. Bursa ilinde yirmi milletvekilliği olmasına rağmen içimizden aday gösterilen 2 veya 3 milletvekili diğerleri dışarıdan artvinden erzurumdan manisadan bu milletvekilleri kendi şehirlerine daha fazla hizmet götürmekte milletvekili olduğu Bursa ile ilgilenmemektedir. Köylerimizde okullarımız kapalı eğitim hak getire bütün devlet ďairelerinde hizmetli ve şoförler bizim insanımız üst makamlarda olanlar parmakla gösterilecek kadar az. Bu nedenle Dağder yönetimi olarak sizden bu konularla ilgili çalışmalarda bulunmanızı özellikle istirham ederim.
Sayın hocam, ‘Bizler, atalarımız gibi çaresiz ve yoksul olamayız… geri kalmış ve sahipsiz olamaz, olmamalı’ fikrinizi paylaşıyorum.