Dağ Yöresi, dağlık yapısı ve çevre yerleşimlere olan kısıtlı ulaşımıyla tarihte çoğu zaman izole bir yaşam sürmüştür.
Bu izolasyon, yöredeki tarihsel ve kültürel dokunun pek bozulmadan günümüze kadar gelmesine zemin hazırlamıştır. Bu otantik yapısı nedeniyle Dağ Yöresi, meraklı bilim insanlarının daima ilgi odağı olmuştur. Bu bağlamda ünlü araştırmacılar, Dağ Yöresi’ni ziyaret ederek burada bulunan nadide eserleri ve kültürel unsurları kayıt altına almıştır. William J. Hamilton, Klaus Belke ve Elmar Schwertheim gibi yabancılardan Ali Rıza Yalgın ve Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi yerli araştırmacılara kadar çok sayıda bilim ve sanat insanı, Dağ Yöresi’ni ziyaret etmiştir.
Bursa Müzesi Müdürü Ali Rıza Yalgın, Anadolu’nun farklı bölgelerinde Türk damgaları üzerine yaptığı araştırmalarla tanınmıştır. Farklı illerde bazı kuruluşların yöneticiliğini de üstlenen Yalgın, bilim âlemine önemli eserler kazandırmıştır. 1943 yılında Dağ Yöresini de ziyaret eden Yalgın, araştırma sonuçlarını Anadolu’da Türk Damgaları adlı eserinde kamuoyuyla paylaşmıştır. Bu ziyaret, yöremizin etnografik ve folklorik özelliklerine dair önemli keşiflere kapı aralamıştır. Dağlıları, çalışkan ve kanaatkâr insanlar olarak nitelendiren Yalgın, yöre insanının eğlenceli ve ince esprili karakterine de dikkat çeker. Yalgın, Bursa pazarında dağlılarla dalga geçmeye yeltenen esnafın aldıkları cevaplar karşısında nasıl küçük duruma düştüklerine bizzat şahit olmuştur. Yalgın, dağlıları şöyle tanımlar:
“Evet, bu Dağlı Adırnazlılar çok saftırlar. Lakin onların bu saflıkları budalalık demek değildir. Onlar kaynaktan Türkdürler. Temiz kanlı, asil soylu, özbeöz ırkını karıştırmamış yegâne saf kalmış insanlardır”
Ali Rıza Yalgın, Orhaneli’de bulunan Durdu Bey Camisi’nin kilimlerinde yaptığı incelemede farklı Türk boylarına ait damgalara rastlamıştır.
Bunların içinde Bayat, Karaevlü, Salor ve Dodurga Türklerine ait damgalar da vardır. Araştırmalarını bazı Dağ köylerinde de sürdüren Yalgın, buralarda bulunan heybe, kilim ve çuval dokumalarında da Türk boylarına ait damga, en ve imlere şahit olmuştur. Yalgın, kültür araştırmacıları için Dağ Yöresi’nin özgün ve zengin bir malzeme sunduğu kanaatindedir.
Ari Rıza Yalgın, ziyaretinin önemli bir kısmını Harmancık’a bağlı Hopan Danişment Köyünde geçirmiştir. Yalgın’ı bu köye getiren neden, köylüler tarafından bir şifa kaynağı olarak kullanılan ünlü Demirkaynak Dede aynasıdır. Tevatüre göre ayna, köyün kurucusu Hoban Dede veya Demirkaynak Dede tarafından bizzat koltuk altında ısıtılan demirin diz üstünde dövülmesiyle yapılmıştır. Ayna; farklı hastalıklar ve uğursuzluklara maruz kalan bireyler için üç gün süreyle uygulanan bir ritüelde kullanılıyordu. Hasta, üç günün sonunda kendini aynada görebilirse bu onun iyileşeceğine işaret sayılırdı.
Yalgın’ın Demirkaynak Dede aynası üzerinde ilgilendiği asıl konu, aynada bulunan farklı Türk damgalarıydı. Yalgın’ın tarifine göre, üzerinde Ayetü’l Kürsi yazılı olan ve 20 cmlik bir sapa sahip olan ayna, bir tarikat aynasına benzemekteydi. Köyde aynanın muhafızlığını yapan Said Sevim’den ayna hakkında ayrıntılı bilgi alan Yalgın, günün anısına çektiği bir fotoğrafla aynayı ölümsüzleştirmişti. Yalgın’ın Türk natürizminin önemli parçalarından birisi dediği ayna, maalesef 1965’te jandarma tarafından el konularak batıl inanışlar kapsamında yok edilmiştir.
Doç. Dr. Celil BOZKURT
Cc.bozkurt2000@hotmail.com
Hocam, bilgilendirmeleriniz için teşekkürler.