Ayhan ÇAÇU
1 Eğitimci-Yazar.
Sarıyer Mahallesi/ Köy meydanında bulunan iki ulu çınar ağacı. Burada Osmanlı döneminde bir tarikata bağlı küçük bir tekke ya da zaviye bulunuyormuş. Burada bulunan 3 yazıt 19.yy başında burada bulunduğu anlaşılan tekkenin varlığını kanıtlar.
Bu ulu Çınar ağaçları muhtemelen günümüzde burada var olmayan bir tarikata ait tekkenin ya da zaviyenin iç avlusunda ya da kenarında idi. Bu ulu çınar ağaçlarından daha aşağı da bulunanının içerisinin daha önceden oyuk olduğu, bu boşlukta burada yaşayan kadınların zaman, zaman gözleme yaptıkları, hayır olarak gelip geçene dağıttıkları söylenir.
Çınar ağaçlarının burada bulunması bir tesadüf değildir. Burası Kütahya üzerinden gelen Harmancık Demirci köyünden Keles topraklarına giren eski bir yolun güzergâhında yer almakta idi. Bu yol burayı da geçtikten sonra Şahan Baba yokuşuna tırmanır oradan Şahan Baba’ya uğrar ve Baraklı istikametinde Harmancık cihetinden gelen Uluyol ile kesişerek Bursa istikametinde devam ederdi.
Bu kervan yolundan gelip geçenlerin develer ile geçtikleri, Kozağacı mıntıkasına girerken develerin çanlarının sesinin duyulması ile birlikte Şahan Baba türbesinin kenarında bulunan Zaviyede yemek kazanlarının kaynadığını ve buradan geçen yolcuların karınlarının doyurularak gönderildiği Kıranışıklar köylülerince anlatılır. Hatta yakın zamana kadar burada kullanılan kazanlardan birisinin durduğu ancak günümüzde akıbetinin bilinmediği söylenir.
Buradaki bu küçük dini kompleks olasılık ile bir mescit, bir zaviye, bir fırın, bir çeşme ile belki de şeyhin ya da vekilinin evinden oluşuyordu. Burada bulunan din adamları hem Kozağacı mıntıkasına hem de Kütahya’dan Bursa’ya giden eski kervan yolunun üzerinden gelip gidenlere irşat faaliyeti yapıyorlardı.
Bu çınar ağaçlarının hemen yanında bulunan ve korunan Osmanlı dönemine ait mezar taşları muhtemelen Nakşibendiye tarikatına mensup kişilere ait olmalıdır. Bu mezar taşları ilginç bir ayrıntı olarak hepsi hicri 1221 senesine (miladi 1806-1807) aittir.
KİTABE NO 12 | |
KİTABE METNİ | GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ İLE |
Ya HuUlum-u maarifin serdar-ı 3.pişva-i tarikat-i Mevlana 4. eş-şeyh Turabi kuddusı-i 5.sırru hazretlerinin bendelerinden 6.Derviş Habibin 7.halifesi ruhu içün 8.El fatiha sene 1221 | “Ya Allah, İlim öğretenlerin lideri, tarikatının önderi, Mevlana Şeyh Turabi3 hazretlerinin, Allah onun sırrını mukaddes etsin, hizmetkârlarından Derviş dostunun vekilinin4 ruhu için el Fatiha sene 1806/1807” |
KİTABE NO 2 | |
KİTABE METNİ | GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ İLE |
Ya huMezmur(?) tarikatı Aliyyenin 3.çabuksüvar-i ulum-u maarifin 4.sipahsalar-i seyyidül arifin Mevlana 5.eş şeyh Turabi Efendi kudduse-i sır 6.hazretlerinin bendelerindenmerhum eş şeyh Hasanefendi ruh-ı içün el fatiha 9.sene 1221 | “Ya Allah, mezmur(?) Tarikatı Aliyyyenin, ilim öğretenlerin en süratlisi, askerlerin en büyüğü, ariflerin başı, Mevlana Şeyh Turabi Efendi, Allah onun sırrını mukaddes etsin, hizmetkârlarından merhum Şeyh Hasan Efendi için el Fatiha, sene 1806/1807” |
KİTABE NO 3 | |
KİTABE METNİ | GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ İLE |
1.Mezmur mezmur(?) tarikat-i aliyyenin 2.çabuksüvar ulum-u 3.maarifin sipahsaları 4.seyyidül arifin Mevlana eş şeyh Turabi Efendi kudduse-i sırruhuhazretlerinin bendelerinden 7.Derviş Habib Efendi ruhu içün 8. el fatiha sene 1221 | “Ya Allah, mezmur(?) Tarikatı Aliyyyenin, ilim öğretenlerin en süratlisi, askerlerin en büyüğü, ariflerin başı, Mevlana Şeyh Turabi Efendi, Allah onun sırrını mukaddes etsin, hizmetkârlarından, Derviş Habib Efendi ruhu için, el fatiha sene 1806/1807” |
Bu mezar kitabelerinin ikisinde kabirde metfun kişilerin ismi olup(2 ve 3) birinci kitabede isim zikredilmemiştir. Bu mezarda yatan zatın sadece Habib isimli dervişin halifesi olduğu yazılmıştır. Bu zatın isminin zikredilmemiş olmasının iki anlamı olabilir. Şeyhinin yanında isminin zikredilmeye layık görülmemesi ya da isminin bilinmemesi. Burada yatan zatların mezar taşları sonradan yapılmış ta olabilir. Bu mezar taşlarının sonradan yaptırılmış olması akla yatkın bir öneri olmalı. Ancak hepsinin aynı tarihte ölmesi değişik nedenleri akla getirmektedir.
2 Kitabe çevirilerinde çok değerli katkılarından dolayı Eğitimci dostlarım Syn. Muzaffer MEŞE ve Syn. Nuh GÜNDÜZ’e teşekkürlerimi sunuyorum.
3 Mevlana Şeyh Turabi Efendi ile ilgili tek kayıt onun İstanbul Üsküdar’da bulunan Hindiler tekkesinde irşat yaptığıdır. 1812 senesi bu şeyhin ölüm tarihi olarak kaydedilmiştir. Sarıyer mahallesindeki bu üç tarikat ehlinin bağlantılı olduğu şeyh bu olsa gerektir. Üsküdar’da Hindiler tekkesinde metfundur.
4 Bu mezar kitabesinde burada metfun bulunan kişinin ismi ilginçtir ki yazıtta belirtilmemiş. Bunun yerine “Vekili” olduğu belirtilmiş.
Bu tarihte meydana gelmiş bir deprem söz konusu değildir, son büyük deprem 1794 senesinde İstanbul’da gerçekleşmiş olup bu üç zatın öldüğü tarihten 13-14 sene önce gerçekleşmiştir. Yani bu üç dervişin aynı sene içerisinde ölümünü depremle izah etmek mümkün görülmemektedir.
Bu tarihte Bursa ve çevresinde gerçekleşmiş bir salgın ile ilgili bir veriye ulaşılamadı. Ancak Osmanlı İmparatorluğunda 1803 yılında 150.000, 1813 senesinde 100.000 insanın vebadan öldüğü belirtilmektedir.5 Vebanın bu tarihlerde Bursa ve çevresinde etkili olup olmadığına dair bir veriye ulaşılmasa da bu üç zatın İstanbul ile ilişikli oldukları düşünülür ise vebadan etkilenmelerinin mümkün göründüğünü söyleyebiliriz.
Bu üç zatın aynı tarihte vefatı ve defnedilmeleri ile ilgili bir diğer neden (zayıfta olsa) ülke içerisindeki karışıklıklar ve asayişsizlik olabilir. 22 Mayıs 1807 tarihinde başlayan Kabakçı Mustafa Paşa ayaklanması ile Padişah 3. Selim Nizam-ı Cedit ocağını kaldırmış, Asiler bunu yeterli görmeyip Nizam-ı Cedid taraftarı devlet adamlarını katletmişlerdi. Daha sonra “Pâdişâhı da istemiyoruz” diye bağıran âsiler, 29 Mayıs 1807’de, Sultan III. Selim’i tahttan indirip, yerine IV. Mustafa’yı geçirdiler. 1806-1807 yılları Nizam_ı Cedit ocağının halledildiği ve 3. Selim’in tahtan indirilerek öldürüldüğü karışık gönlerdir. Anadolu ve Rumeli’nin kaynadığı bu dönemde bu üç zatın da katledildiğini düşünmekte mümkün görünüyor. Ancak bu çok küçük bir ihtimal olsa gerek…
3. Selim’in tahttan indirilmesi ve katli, Rusçuk Ayanı Mustafa Reşit Paşanın öldürüldüğü o günler sadece hükümet merkezi için değil tüm Osmanlı topraklarında büyük sıkıntıların olduğu günler idi. 1806 senesine ait olan bir Teftiş raporunda adı raporda belirtilmeyen bir yetkili Hüdavendigar, Kütahya, Karesi, Saruhan, Aydın, Menteşe, Teke, Hamid, Konya ve Beyşehir sancaklarını gezmiş ve bununla ilgili bir rapor sunmuştur. Bu Rapor 1806 tarihinde Bu sancakların genel durumu ve Nizam-ı Cedid askerinin Anadolu’daki durumunu göstermesi açısından önemlidir.
Bu tarihte Kütahya ve çevresinde Yantiri6 olarak adlandırılan bir takım kişilerin asker Kapud’u giyerek yörede terör estirdiklerini, etraflarında topladıkları 30-40 kişilik eşkıya gurupları ile çevreye zararlar açtıkları ifade edilmiştir.7 Bu eşkıya çetelerinin bu bölgede zararlar açtıkları, zulüm ve eziyet yaptıklarına dair raporda ayrıntılı bir bilgi bulunmasa da
5 Faik Bulut, “ İslam dünyasında salgın hastalıklar ve Osmanlı’da salgın hikâyeleri”
6 Yantiri Düzgün olmayan, dürüst olmayan, hileli ve şer işlere bulaşan, suçlu kişiler için kullanılmış olsa gerek
7 …Kütahya kazasının mütesellimi ve ileri gelenlerinden başka vilayet ayanları ve şehir ileri gelenleri biraz şikayetle içlerinden bazılarının nice zararlarını ve muhalefetlerini haber verirler. Kütahya merkeze 5-6 saat uzaklıktaki Gökçe Kazık köyünden Kel Osman, Sofçu köyünden Mehmet Ali, Seyyid Ömer köyünden Pehlivan, Gazal Yakup köyünden Çakır Ali, Darıca köyünden Genç Ağa adlı Yantiri varıp Kumarcının kardeşi ve Kalyoncu Ağanın Bölükbaşısı Memişten Kapud giyip her biri 30-40’ar yantiri ile o havalide dolaştıklarından başka bunların kuvvetiyle bunların Kütahya’ya bağlı 32 köy Memiş tarafından kontrol altına alınmış. İçlerinden 12’sinden zorla öşür almaya cesaret etmişlerdi. İzin verilmemesinden dolayı sancak müteselliminin susması nizamımızın bozulmasına ve neferlerimizin güçsüzlüğüne neden oluyor cevaplarını verirler…”
Hüdavendigar Sancağına gönderilen Bölükbaşı Mustafa Ağa aynı durumun burada da görüldüğünü bildirmiştir.
Bu kitabeler 19.yy tarihli kitabeler olup bu ağaçların çok daha önce dikilmiş olduğunu söyleyebiliriz. Bu ağaçların buradaki varlığı buradaki tekke ya da zaviyenin birkaç yüzyıl daha geriye gitmesini sağlayabilir.
Günümüzde hemen yanı başında bir caminin bulunduğu bu alan Keles Belediyesince 2019 tarihinde çevre düzenlemesi yapılarak kaldırım taşı ile döşenmiş, mezarlık duvarları ve mezarlar restore edilmiştir. Bu iki ağaç yüzyıllara şahitlik ederken gölgesinde ebedi istirahatgahındaki dervişlere de kucak açmaktadır…
ÇINAR AĞAÇLARI İLE İLGİLİ KISA BİLGİ
Çınar ağacı (1) | Çınar Ağacı (2) | ||
Çınarın görsel konumu | İki çınar ağacından altta olanı | Çınarın görsel konumu | İki Çınar Ağacından yukarıda olanı |
Cinsi | Doğu Çınarı | Cinsi | Doğu Çınarı |
Gövde Kalınlığı | 11 metre 25 santim | Gövde Kalınlığı | 9 metre 50 santim |
Yaşı | Bilinmiyor | Yaşı | Bilinmiyor |
Coğraf Konum | 39◦50′43 K 29◦16′22 D | Coğraf Konum | 39◦50′43 K 29◦16′22 D |
Rakım | 603 Metre | Rakım | 603 Metre |