CENUPTA BİR DUT AĞACI, BİR KİTABE, BİR HİKÂYE[1]
Bu ulu dut ağacı Avdan Mahallesi köy camisinin kuzey yönünde cami bahçesi içerisinde bulunur. Fiziksel olarak iki ağaç duvarla çevrili bir alanda yer alıyor görünse de aslında burada tek bir dut ağacı bulunmaktadır. Geçmişte ikiye ayrılan bu dut ağacı kurumasın düşüncesi ile etrafı bir duvar ile örülerek ikiye bölünen bu dut ağacının yaşaması sağlanmıştır.
Köylülerin anlatışına göre bu dut ağacı cami ilk kurulur iken dikilmiş bir ağaçtır. Cinsi karadut olup geç zamanda yetişir ve meyvesi uzun süre dallarından yenebilir. Ayrıca köy sakinleri bu dut ağacının meyvesinin şifalı olduğuna inanmaktadır.
Bu ağacın bahçesinde bulunduğu caminin giriş kapısının üzerinde bulunan kitabe bu ağaç ile ilgili bir tarih ile ilginç bir hikâyeyi satırlarında barındırır. Kitabeden anlaşıldığına göre bu dut ağacını diken zat Ali Çavuş’tur. Ali Çavuş burada yâda yakın bir yerde bulunan bir Tımarın sahibidir.[2]
Kitabenin Ali Çavuşun ölümünün ardından 40. gecesinde kitabenin yazıldığı yâda yerine konduğu söylenebilir. Kitabenin tarihi Hicri olarak 1100 olarak yazılmış olup buda miladi olarak 1668 senesine tekabül etmektedir. Kitabenin ilk satırında Ali Çavuş’un bu dut ağacını taze toprağa ektiği, büyümesi ve kalınlaşmasının hayal edildiği belirtilmektedir.
Avdan köylülerinin ifadesine göre eski cami ile dut bir yaştadır. Cami dikilir iken bu dut ağacı da dikilmiştir. Türk kültüründe ağaç kültü içerisinde kutsallık atfedilen ağaçlardan biri de duttur. Evin ruhu olarak nitelendirilen dut, huzurun, bereketin sembolü olarak kabul ediliyor. Bu nedenle de temel atılmadan önce evlerin çevresine dikilen ağaçlardan birisi de tarih boyunca dut oldu.
Bu dut ağacını diktiren Ali Çavuş burada 17.yy ortalarında bir Tımar bulunduğunun bir kanıtıdır. Yörede eski köylerin kuruluşunda Tımar çiftliklerinin bulunduğu görülmektedir. 1521 tarihli kayıtta Belenören köyünde iki tımar çiftliği ile evli olup ancak çocuğu olmayan bir çiftten bahsedilmektedir. Yörede başka Tımarların bulunması ihtimal dâhilindedir.
Keles çevresindeki Ulu ağaçlar incelendiğinde bu ağaçların genellikle dini yapıların cami, mescit kenarlarında olduğu göze çarpar. Menteşe, Belenören, Haydar, Harmanalanı gibi köylerde bulunan ulu çınar ağaçları bu özelliktedir. Bu ulu dut ağacı da aynı özellikte olup burada çok büyük ihtimal ile gene adı geçen Ali Çavuş tarafından yaptırılan bir mescit kenarına dikildiği söylenebilir.
Sonuç olarak 1668 tarihinde yâda hemen öncesinde dikilen bu dut ağacı uzun asırlara rağmen günümüzde yaşamaya devam ediyor. Bu karadut ağacı korunmaya devam edilirken bu ağaçtan aşı alınarak yeni dut fidanları üretilmeli ve her köye bu ağaçtan dikilmeli. Böylelikle bu tarihi ağaç yaşatılabilir.
AVDAN KİTABE
Dikup bu dud nihalin zeminine edüb terbiye bulan tavluna,
Dikip bu dud(ağacını)taze toprağa, terbiye edip kalınlaşsın,
Hayret-i hayal fazlı alır şerifin söndürür bunla ehli arifin,
Şaşkın hayali olgunluk(baki) alır mübareğin, söndürür bununla ariflerin
Dedim tarihini Ali Çavuş Leyli erbain arifin sene mie ve elf (1100)[3]
Söyledim tarihini Ali Çavuşun kırkıncı gecesi sene 1100
Bunu yazan yazdıran bula onu revnak???? rahmeti hazreti hak,
Bunu yazan, yazdıran bulur, Allahın rahmeti örter onu
Ceddine, ecdadına okuyalar ruhuna bir fatiha,
Soyundan ölmüşlere edip okuyalar bir fatiha
[1] Ayhan Çaçu; Eğitimci, Keles İmam Hatip Ortaokulu Müdürü
[2] Tımar devlet tarafından belli şartlar ve süreler esaslarına göre Tımar sahiplerine verilirdi. Tımar sahipleri de kendisine verilen toprağı işler savaş zamanında tımarlı sipahileri ile savaşa katılırdı. 16.yy sonlarından itibaren bozulmaya başlayan Tımar sistemi 17. yy ile birlikte gerilemiştir. Hükümet Tımar gelirinin büyük bölümünü merkezî hazineye ve başka yerlere kaydırmış, bunlar daha sonra sarayın tercih ettiği kişilere tahsis edilmiş maaşlara veya merkezdeki çavuş, müteferrika yahut kâtip gibi nüfuzlu kişilerin Tımar ve zeametlerine dönüşmüştür. Sistem 1827 yılına kadar sürdü. 1827’de Rumeli ve Anadolu’daki elli üç sancaktan 5200 kadar Tımarlı Sipahi Tımar gelirleriyle birlikte Asâkir-i Mansûre süvarisi haline getirildi.
[3] 1668 miladi sene