Dağ Yöresinden yapılan arkeolojik yüzey araştırmaları, bölgenin insanlık tarihinin paleolitik döneme kadar gittiğini göstermektedir. Araştırmalar,antik dönem insanından Roma/Bizans dönemine kadar çok farklı medeniyetlerin bölge yerleşkesinde yaşam sürdüğünü göstermektedir.
Bölgede bol miktarda bulunan Tümülüs, tapınak, saray ve konut kalıntıları, yörede hüküm süren medeniyetlerin zenginliğine ve devamlılığına işaret etmektedir. Bölgenin dağlık yapısı ve ulaşım ağının kısıtlı olması, buradaki kültürel mirasının nispeten korunmasına ve günümüze kadar gelmesine katkı sağlamıştır.
Dağ Yöresinin tarihsel mirasına çok sayıda örnek verilebilir. Fakat içlerinde öyle bir mirasa sahibiz ki sadece bizi değil Bursa’mızı ve hatta Türkiye’mizi Dünya mirasında farklı bir konuma yükseltebilir Harmancık Tümülüsleri.
Geçtiğimiz yaz basına servis ettiğimiz bilgiler, Tümülüslerin ulusal ve yerel basında büyük yankı bulmasına neden olmuştu.
Peki, nedir bu Tümülüsleri benzerlerinden ayıran ayrıcalıklar?
Harmancık Tümülüsleri, geniş bir sahaya yayılan ve sayıları 100’ün üzerinde bulunan taş yığınlarından oluşmakta. Tümülüslerin, bir antik dönem nekropolü olduğuna dair kuvvetli bulgular mevcut. Bir mezar odasına sahip Tümülüsler olduğu gibi 10 mezar odasına sahip devasa Tümülüsler de mevcut. Mezar odaları, yaklaşık 6-7 metre karelik bir alanda dikdörtgen tarzında yapılmış. Gayet düzgünce kesilmiş kireç taşından örülen mezar odalarının üstleri birkaç ton ağırlığında devasa taşlarla kapaklanmış durumda. Maalesef bazı mezarların define avcıları tarafından talan edildiği görülmektedir. Ancak yine de bazı mezarların henüz açılmadığı fark edilmektedir.
Tümülüslerin tarihlendirmesi yapılmadığı için hangi döneme ait olduğunu henüz bilmiyoruz. Fakat mimarinin tarzı ve kullanılan malzeme, Tümülüslerin Roma öncesine kadar uzandığını göstermektedir. Anadolu’ya Tümülüs kültürünün Frigyalılar (MÖ.1200) ve Lidyalılar (M.Ö 687) tarafından getirildiğini biliyoruz.
Bu dönemde inşa edilen Tümülüsler, genelde mezar yapılarının toprakla örtülmesinden oluşmaktadır. Taş Tümülüslerin türlerinin ilk örneği olduğu düşünüldüğünde bunların çok daha geriye gittikleri anlaşılabilir.
Yerli ve yabancı kaynaklarda yaptığımız incelemeler, Tümülüslerin Bronz Çağı (M.Ö 3000-1000) dönemine tarihlenen Tümülüslerle büyük benzerlik taşıdığını göstermektedir. Bu haliyle Tümülüslerin en az 3000 bin yıllık bir köklü bir geçmişe sahip oldukları tahmin edilebilir. Dünyada Bronz Çağı Tümülüslerinin nadir görüldüğü dikkate alındığında Harmancık Tümülüslerinin ne denli önemli olduğu ortaya çıkacaktır.
UNESCO’nun resmi sitesinde yer alan bir bilgi, Dağ Yöresini heyecana gark edecek bir önem arz ediyor. Bilgiye göre Finlandiya’da bulunan 3000 yıllık Bronz Çağı Mezar Alanı Samallahdenmaki (https://whc.unesco.org/en/list/579/gallery/) 1999 yılında Unesco Kültür Mirasına alınmış.
Bölgedeki mezar yapıları, şaşırtıcı derecede Harmancık Tümülüslerine benzemektedir.
Mezarlar, Harmancık Tümülüslerine göre daha sade ve sayıca daha az.
İnsan sormadan edemiyor: Samallahdenmaki, 30 Tümülüs mezarla Unesco’ya girebildiyse 100’ün üzerinde ve daha özellikli olan Harmancık Tümülüsleri neden Unesco’ya girmesin?
Harmancık Tümülüslerinin Unesco Kültür Mirasına girmesi, sadece Dağ Yöresinin değil aynı zamanda ülkemizin de tanıtımına büyük katkı sağlayacaktır. Bunun yanı sıra kültür turizmine sağlayacağı fayda ve yaratacağı istihdamla Dağ Yöresi ’ne bir gelir kapısı açacaktır.
Fakat bütün bunlar, Dağ Yöresinin bu eşsiz kültür mirasına sahip çıkması ve konuyu ilgili yerlere taşımasıyla mümkün olacaktır. Bu bağlamda yerel ve ulusal düzeyde ciddi bir organizasyona ihtiyaç vardır.
Unutmayalım ki Dağ Yöresi, Türkiye’de özgün bir kültüre ve köklü bir tarihsel mirasa sahip ender bölgelerden biridir. Yöre insanı, bu mirasa sahip çıkabildiği ve bunu turizme kazandırabildiği sürece daha müreffeh ve emin bir geleceğe doğru yol alacaktır.